enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Gonca Engelsiz Yaşam Merkezi şimdiden ilgi odağı oldu; “Burada goncalar açsın istiyoruz”

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin eski Vinsan Kampüsü içinde 10 dönüm arazi üzerine inşa ettiği Gonca Engelsiz Yaşam Merkezi ilk misafirlerini kabule başladı.

Gonca Engelsiz Yaşam Merkezi şimdiden ilgi odağı oldu; “Burada goncalar açsın istiyoruz”
11.06.2025 11:16
0
A+
A-

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin eski Vinsan Kampüsü içinde 10 dönüm arazi üzerine inşa ettiği Gonca Engelsiz Yaşam Merkezi ilk misafirlerini kabule başladı. Engelli bireyleri daha doğmadan desteklemeyi amaçlayan ve Türkiye’de örneği bulunmayan merkezi incelemeye gazeteci ve haber spikeri Cansu Canan Özgen geldi. Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç.Dr.Tahir Büyükakın’dan merkez hakkında detayları dinledi.

GONCA ENGELSİZ YAŞAM MERKEZİ, TÜRKİYE’YE ÖRNEK

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından İzmit eski Vinsan Kampüsü içinde inşa edilen ve ilk misafirlerini ağırlamaya başlayan Gonca Engelsiz Yaşam Merkezi şimdiden ilgi odağı oldu. Gazeteci ve sunucu Cansu Canan Özgen, önceki gün merkeze gelerek YouTube programı için Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç.Dr.Tahir Büyükakın ile özel röportaj yaptı. Başkan Büyükakın, merkezin amacını, sunduğu hizmetleri ve sağladığı sosyal faydaları anlattı. Başkan Büyükakın, Gonca Engelsiz Yaşam Merkezi’nin, engelli bireylerin hayatına değer katmak ve onların topluma daha etkin şekilde katılımını sağlamak amacıyla kurulduğunu belirtti. Merkezde hidroterapi alanları, meslek edindirme kursları ve sosyal rehabilitasyon programları gibi birçok farklı hizmet sunuluyor. Merkezin en önemli özelliği ise anne-babalara daha doğum aşamasında destek sunup, çocukların büyüme aşamasında hem psikolojik hem de hayata katılmaları konusunda destek oluyor. Bu amaçla günlük yaşamda kullanılan bütün ev aletleri, araç ve gereçlerin bulunduğu özel odalar, kafe, market, spor ve aktivite alanları bulunuyor.

KOCAELİ’DE HAYATA DOKUNAN HİKAYELER

Merkez, engelli bireylerin kendi ihtiyaçlarını karşılamalarını ve sosyal hayata dahil olmalarını destekleyen eğitimler veriyor. Çamaşır yıkama, yatak toplama gibi günlük hayat becerilerinin yanı sıra marketlerde çalışmak gibi istihdama yönelik kurslar da sunuluyor. Ayrıca, engelli bireylerin KPSS gibi sınavlara hazırlanmasına olanak tanıyan eğitimler düzenleniyor. Başkan Büyükakın, program kapsamında hizmet alan bir annenin yaşadığı dönüşümden bahsederek, annenin 30 kilo verdiğini, ilaç kullanımının azaldığını ve artık çocuklarıyla daha kaliteli zaman geçirebildiğini anlattı. Bu program, bireylerin fiziksel ve ruhsal sağlığını iyileştirirken, sosyal hayata katılımlarını artırmayı hedefliyor.

BURASI HAYATA TUTUNACAĞINIZ BİR YER

Merkezde eğitim alan bireylerin ve ailelerin mutluluğuna şahit olduğunu belirten Büyükakın, buranın sadece bir rehabilitasyon merkezi değil, aynı zamanda umut ve hayata tutunma alanı olduğunu ifade etti. Büyükakın, engelli bireylerin kendi yeteneklerini keşfetmelerine ve üretken bir yaşam sürmelerine olanak tanıyan bu projenin çok beğenildiğini söyledi. Gonca Engelsiz Yaşam Merkezi’nin Türkiye’deki örnek projelerden biri olduğunu vurguladı. Kocaeli’de engelsiz yaşam için daha pek çok projeyi hayata geçirdiklerini, Gonca Engelsiz Yaşam Merkezi’nin bu çalışmalara yeni bir boyut kazandırdığını kaydetti. Cansu Canan Özgen de program boyunca merkezden övgüyle bahsetti. Büyükakın ve Özgen merkezde eğitim gören çocuklar ve aileleriyle de bol bol sohbet etti. İşte Cansu Canan Özgen ile Başkan Büyükakın’ın o söyleşisi:

Burası Kocaeli’nin engelsiz yaşam merkezi: Gonca

ÖZGEN- Bugün içim kıpır kıpır. Çünkü baharın geldiğini gösterdiğim bir video ile karşınızdayım. Sadece baharın gelişiyle mutlu değilim. Şuan öyle bir yerdeyim ki, beni çok heyecanlandırdı, çok duygulandırdı. Aynı zamanda böyle bir yerin içerisinde olmaktan dolayı gurur duydum. Neredeyim, Kocaeli’deyim efendim. Yanımda çok değerli bir konuğum var. Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç.Dr.Tahir Büyükakın bizimle birlikte. Misafir olduk biz size ama sohbetimize konuk olduğunuz için önce ben size hoş geldiniz demek istiyorum Sayın Başkanım.

BÜYÜKAKIN- Siz de hoş geldiniz, biz de hoş bulduk.

ÖZGEN- Burası Kocaeli’nin yeni engelsiz yaşam merkezi Gonca. Bu isimle başlayalım mı başkanım? Gonca ne demek?

BÜYÜKAKIN- Merkezden faydalanan bireylere çok çok eskiden sakat deniyordu. Sonra özürlü dendi, ardından engelli denildi. Bugün özel diyelim diyorlar. Aslında isimlendirmeye çok takılmamak gerekir ama son dönemdeki hassasiyete de dikkat ederek, bu kentin özel bireyleri, gençleri, büyükleri, onları birer gonca gibi düşündük. O goncalar gül gibi olabilsin, açabilsin istedik. Hayata diğer insanlar gibi katılabilsin istedik. Hikaye oradan başladı aslında.

Onların gözünden hayatı gördüğünüzde, sokakta gezmeye çalıştığınızda ince motor becerisini bile yapamıyorsanız (parmaklarını istemli oynatmak gibi) düğmenizi bile ilikleyemezsiniz. Sürekli birine muhtaç olursunuz. Sürekli hayatı devam ettirirken birine ihtiyaç duymak, birinden yardım almak, size yardım edenlerin hayatının nasıl şekilleneceği; hakikaten bilimsel temelle yaklaştığımızda şunu görürsünüz. Özel çocuklarımızı, özel bireylerimizi belli yöntemlerle hayatta daha verimli, hayata daha iyi tutunan bir yere getirmek mümkün. En başından beri bunu yapabilirsiniz. Onun için “Goncalar” olsun onlar, birer gül gibi açılabilsinler. Toplumla buluşabilsinler. Toplumda kendilerine daha üretken, verimli bir rolle yer alabilsinler. Buna biz katkı sağlayalım dedik ve adını Gonca verdik.

ÖZGEN- Şöyle bir ifadeniz var. Diyorsunuz ki “Bu bina sadece bir merkez değil, henüz doğmamış bir bebeğe sarılmak daha doğmadan ona yalnız değilsin demek”. Ne demek bu?

BÜYÜKAKIN- Özel bireyler için ihtiyaç olan tüm fonksiyonların bir arada olduğu böylesi disiplinler arası bir kompleks benim bildiğim kadarıyla Türkiye’de yok. Ben dünyada da örneklerini gezdim, inceledim. Oralarda da yok. Belki yarın bunun çok daha güzelleri yapılacak. Ama biz çıtayı bir üst seviyeye çıkartmış olduk. Bireyi daha anne karnındayken kucaklamak, anneyi- babayı, aileyi iklimin içine almak, bireyin o iklim içerisinde büyümesini sağlamak başka bir şey. Bundan yirmi sene, otuz sene önce belli engel gruplarıyla ilgili hiçbir şey yapılamazdı. Ama bununla mücadele edildi, emek verildi, araştırıldı. Bugün bunlar problem olmaktan çıktı. Burası, aslında bir manada gebelikten itibaren izlediğinizde hem o alanın disiplinin gelişmesine olanak sağlayan hem de rehabilitasyon sürecinin bilimsel bir akılla izlediğinizde daha etkili yöntemlerin bulunmasını sağlayan bir alan. Burada mesela hidroterapi alanları var. Su ile birlikte belli hareketler yapıldığında belli engeller grupları daha iyi tedavi edilebilir.

ÖZGEN- Şimdi o noktada herkes açısından ulaşılabilir böyle merkezler ayrı bir önem ve değer kazanıyor.

BÜYÜKAKIN- Burası bitti. Çocuklarımız buradan hizmet alıyor. Bunun tam arka kısmında Cemil Meriç Engelli Merkezi’mizde başka bir hafıza yatıyor. Orada devam eden uzun yıllara dayanan bir birikim var. Biz engelliler ile ilgili faaliyetleri şimdi burada yeni bir aşamayla devam ettiriyoruz. Oradaki hafızanın üzerine bunu geliştirdik, daha ileri bir düzeye çıkartmış olduk. Hemen arka tarafta başka bir merkezde bu hizmetler veriliyordu. Buranın diğerlerinden farklı olan bir tarafı da hem hafif, hem orta, hem de ağır engel grupları…

ÖZGEN- Ve tüm yaş gruplarını kapsıyor galiba. İçeride gördüğüm odalardan o intibayı aldım.

BÜYÜKAKIN- Evet, otizm, spastik durumda olanlar var. Down sendromlu olanlar var. Bunların her biri ayrı ayrı vakalar. Ama kendi içinde de aynı değiller. Ağır otizmli olanlar, hafif otizmli olanlar var. Hayat sadece belli bir engel grubunun rehabilitasyon hizmetinin alınmasından ibaret değil. O özel çocuğun evde çamaşırlarını toplamasını öğretmek, yatağını toplamasını öğretmek… Belli engel durumu biraz daha düşükse çamaşır makinasına çamaşırını atmasını öğretmek mümkün mesela…

ÖZGEN- Burası çok büyük bir merkez 10 dönüm üzerine mi kurulu başkanım?

BÜYÜKAKIN- Burası toplamda 10 dönüm. Kapalı yapı ise 6900 dönümlük bir alan üzerinde yer alıyor.

ÖZGEN- Gezerken bir odayı gördüm ve ben şaşırdım. Çünkü 1+1 daire yapmışlar resmen. İçeride çamaşır makinası, mutfak dolapları, bulaşık makinası, yataklar, koltuklar vardı.

BÜYÜKAKIN- Doğru. Bu ortamlarda çocuk daha anlamlı bir şekilde var oluyor. Bir işe yaramak, bir işi başarmak kendisine moral veriyor ve ailesine katkı sağlıyor. Bu kompleksin bir diğer farkı ise meslek edindirme tarafının da oluşu. İstihdam tarafına gider mi acaba? Mesela elektronik KPSS sınavları var. Mesela çocukları buna hazırlayabilir miyiz tarafı var. Engelli bireylerin girdiği bir sınav var. Bu sınava girebilsinler diye hazırlık birimi var. Doğru eğitim alırsa aslında birçok engelli birey hayatın her alanında iş sahibi olabilir, çalışabilir. Mesela en çok marketlerde görüyoruz, hafif engelli birey doğru eğitimle bir markette bile rahatlıkla çalışabilir.  

ÖZGEN- Ki, burada da var o. Ben gördüm marketi. Fatura var, fiş var. Çünkü engelli bireyler daha çok istihdamda marketlerde görev yapıyorlarmış. Dolayısıyla burada da bir stajyerlik gibi oluyor. Pratik de kazandırılıyor. Meslek de edindiren bir kurum olmuş.

BÜYÜKAKIN- Hepsini 360 derece düşünmeniz lazım. Nelere ihtiyaçları var. Önce zihin dünyanızda tasarlıyorsunuz. Tasarlayıp uygulamaya başlıyorsunuz. Sonradan ilave bilgiler geliyor. Sahada gördükleriniz oluyor. Şurası şöyle olsun, burası da böyle olabilir mi? Ve sonuçta her ihtiyacı karşılayan bir sonuç ortaya çıkarmaya çalışıyorsunuz. Mesela bize kahve ikram eden gençler yandaki kafeyi işletiyorlar. Down Kafeler var biliyorsunuz. Biz aslında farklı bir boyutta bu çocuklarımızın hizmet etmesini sağlıyoruz. Bunlar matris organizasyonlar. Burada gördüğünüzden ibaret değil mesele. Burası disiplinler arası bir mekan evet. Ama dışarıdaki hayata da bağlı bir mekan.

ÖZGE- Anlaması da zor değil mi?

BÜYÜKAKIN- Tabi. Çocuğunu bir dakika olsun bırakıp yanından ayrılamazsın, bırakamazsın. Kendini bir yere vurur. Çok temel ihtiyacınızı gidermek için bile çocuğunuzu emanet etmeniz gereken biri vardır. Tuvalete gidemezsiniz, banyonuza gidemezsiniz. Bir eşyanızı toplayamazsınız, karnınızı doyuramazsınız. Birden fazla engelli çocuğu olan aileler var. Anne, baba o çocukların etrafında hayatları şekilleniyor. Sonra kendilerinin de sorunları oluyor mesela. Hastalığı olan bir çocuğunuz var yatırmanız, kaldırmanız gerekiyor. Bir süre sonra en basiti anne babasının bel fıtığı gibi rahatsızlıklar ortaya çıkıyor. Nasıl olacak, bu insanlar yaşamını nasıl devam ettirecekler? Onları da bu disiplinler içinde düşünmeniz ve desteklemeniz gerekiyor.

ÖZGEN- Buraya bırakabiliyorlar mı evlatlarını?

BÜYÜKAKIN- Evet. Bu bambaşka bir şeydir. O insanlara yaşam için nefes alma imkanı sağlamak… Hani suda boğulan bir insan düşünün. Sudan kafayı çıkartır da nefes alır ya. Öyle bir durum.

ÖZGEN- Ben sosyal medyanızdan şöyle bir geriye doğru özel bireylerle bir araya geldiğiniz buluşmalara baktım. Oradaki detaylarda sizi görünce fark ettim ki, sizi görünce gelip sarılıyorlar, ağlıyorlar, kendi hikayelerini rahatlıkla anlatıyorlar. Evladına dua eder gibi dua edenler var. İşte bu buluşmalarla ilgili hiç unutamadığınız bir hikayeniz var mı?

BÜYÜKAKIN- Bizim aynı zamanda Anne Şehir Projemiz de var. Yaklaşık 80 bin kadının üye olduğu ve hizmet aldığı bir alan. Bunlardan birinde bir anne geldi bipolar tanısı olduğunu, çocuklarıyla ilgilenemediğini, kendi ile ilgilenemediği ifade etti. Anne çocuk Projesiyle tanıştığını, oradaki programlarla diyetisyen kontrolünde spora başladığını ve 30 kilo verdiğini, ilaçlarının büyük bir bölümünü kullanmasına ihtiyacı kalmadığını söyledi. Eskiden kendimi sevmezdim çocuklarıma iyi bir annelik yapamıyordum dedi. Şimdi çocuklarıma annelik yapıyorum, buraya çocuklarımla birlikte geliyorum dedi. Mikrofonu elinde tutarken heyecandan tir tir titriyordu. O duygu yoğunluğuyla büyük bir memnuniyetle “Allah sizden razı olsun” dedi. Bizler için belki de en yüce ödül bu. Yaptığınız bir şeyden dolayı size “Allah razı olsun” denilmesi. Mesela Anne Şehir Projemiz de içinde bambaşka hikayeler barındırır. Orada bizim meslek edindirme kurslarımız da var. Bir teyzemiz bir gün oradayken geldi sarılmak istedi, “Sana neden sarılmak istiyorum biliyor musun” dedi. “Ben okuma yazma bilmiyordum. Bir yere gideceğim, otobüse bineceğim birilerine sormam gerekiyordu. Bu okuma yazma kursları sayesinde artık kimseye sormama gerek kalmadı” dedi. Böyle çok hikaye var. Bugüne kadar o kurslara giden kadınların verdiği kiloyu hesaplamışlar. 13 ton kilo vermişler.

ÖZGEN- (Gülerek) O, çok iyi.

BÜYÜKAKIN- Hatta arkadaşlara söylerken şakasını yaptım. Kocaeli’nin yükünü hafiflettik. O insanların gözlerindeki mutluluk başka bir şey. Yani hayata tutunmaları çok önemli, bazıları göç edip gelmişler. Burada onlara yardımcı olabilmek çok önemli…

ÖZGEN- Artık son sorum. Yarın bir çocuk adınızı duysa kim bu Tahir Büyükakın dese annesinin ona nasıl bir cevap vermesini istersiniz?

BÜYÜKAKIN- Bizim başkanımız desin isterim. Bilirsiniz, bununla ilgili Halife Harun Reşid ile Behlül Dânâ’nın bir hikayesi vardır. (Eskiden Halife Harun Reşid, Behlül Dânâ hazretleriyle görüşmek, hikmetli sözlerini duymak ister. Adamlarından onu bulup getirmelerini ister. Gidenler onu mezarlıkta uyur halde bulurlar. Uyandırdıklarında, “Siz ne yaptınız! Beni padişahlık makamından indirdiniz. Şimdi ben ne yapacağım?” diye söylenir. Görevliler gidip bu sözleri bildirince, Halife buna bir anlam veremeyip ve huzuruna geldiğinde “Ey Behlül! Bu ne iş? Sen hangi padişahlıktan indirildin?” diye sorar. -Rüyada ne güzel padişahtım. Saraylarım, ordularım vardı. Saltanat ve ihtişam içindeydim, lakin senin adamların beni uyandırdı ve tahtımdan oldum ben. Harun Reşid, “İyi ama Behlül, rüyadaki padişahlığa itibar olur mu? Bak, gözünü açınca her şeyin bittiğini gördün.”-Benim padişahlığım gözümü açınca bitti, seninki gözünü kapatınca bitecek. Aradaki fark ne? Üstelik, ben gözlerimi açınca hayat buldum. Sen gözlerini kapatınca, saltanatından olacaksın. O halde söyler misin, hangimizin hükümdarlığına itibar edilir? Harun Reşid söyleyecek söz bulamaz.) Hayat böyle aslında. Belki en temel kısımlarla saf haliyle bir yerde durmayı başarmak lazım. Yalın olmak, olabildiğince yalın kalmayı başarmak aslında insanın hem insan ilişkilerinde, iş dengesinde en güzel şey. Geçici olanları ayırmak lazım. Hangisi sürekli var, hangisi sürekli yok. Kalıcı olan ne, geçici olan ne. Oralardan baktığınızda zorluk kolay hale geliyor. Belki o dinginlikle baktığınızda da “Size ne desinler” dendiğinde “bizden” desinler, kendilerinden birini, bizden birini bulsunlar. Bir de “Allah Razı olsun” desinler yeter.

ÖZGEN- Başkanım çok teşekkür ederim, ağzınıza sağlık.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı