Son yıllarda dünya genelinde ve Türkiye’de deprem, sel, orman yangını ve kuraklık gibi afetlerin sayısındaki hızlı artış, afetlere hazırlık süreçlerinin yeniden gözden geçirilmesini zorunlu kılıyor.

Son yıllarda dünya genelinde ve Türkiye’de deprem, sel, orman yangını ve kuraklık gibi afetlerin sayısındaki hızlı artış, afetlere hazırlık süreçlerinin yeniden gözden geçirilmesini zorunlu kılıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zeynep Şimşek, 12 Kasım Afet Eğitimi Hazırlık Günü kapsamında artan risk ortamına dikkat çekerek, afet eğitiminin önemini vurguladı. Prof. Dr. Şimşek, “1970’lerde yılda yaklaşık 100 afet kaydedilirken, son 20 yılda bu rakam 400 civarına yükseldi. Afet eğitimi, geleneksel ‘kriz anında ne yapılmalı’ yaklaşımıyla sınırlı kalmamalı; bireylerin ve kurumların travmatik stres koşulları altında bile etkin bir şekilde işlev gösterebilme kapasitelerine odaklanmalıdır” dedi.
Riskin büyüklüğünü anlama, afet sırasında ortaya çıkan davranışları bilme, uygun tepki verme ve yeniden travmatizasyondan kaçınmanın önemine dikkat çeken Prof. Dr. Şimşek, “Afetler yalnızca fiziksel hasar yaratmakla kalmaz; toplumun güven, kontrol ve dayanıklılık duygularını da derinden sarsar. Travmanın biyopsikososyal doğasını tanımak ve eğitim içeriklerinin korku temelli yaklaşımlardan çıkararak güven, dayanıklılık ve öz yeterlilik temelli şekilde tasarlamak büyük önem taşır” dedi.
Travmanın bireysel ve kurumsal etkisi sahada gözlendi
İstanbul Bilgi Üniversitesi Lisansüstü Program Enstitüsü Travma ve Afet Çalışmaları Uygulamalı Ruh Sağlığı Yüksek Lisans Programı tarafından 6 Şubat depremleri sonrasında yürütülen saha araştırması, afetin ilk günlerinde yaşanan güvensizlik, kontrol kaybı, çaresizlik gibi yoğun travmatik stresin yalnızca bireylerde değil, kurumlar arası koordinasyonda da belirgin biçimde gözlendiğini ortaya koydu. Prof. Dr. Şimşek, “Araştırmaya katılanlar, farklı kurumların eşzamanlı fakat kopuk biçimde hareket ettiğini, korku ve belirsizlik ortamının iletişimi, karar süreçlerini ve işbirliğini zayıflattığını belirtti. Bu bulgular, travmanın örgütsel düzeydeki belirtilerini bilmenin ve hazırlık eğitimlerine dahil etmenin afet yönetiminde ne denli kritik olduğunu gösteriyor” dedi.
Korku yerine ‘öğrenilmiş güven’ modeli
Prof. Dr. Şimşek, “Araştırmalar, afete hazırlık eğitimlerinin ve kurum politikalarının travma bilgisiyle yeniden şekillendirilmesini öneriyor. Eğitimlerde, korku temelli mesajlar uzun vadeli hazırlık davranışlarını azaltırken bireyler bilgi ve beceriye sahip olduklarına inandıklarında hazırlık davranışları kalıcı hale geliyor. Travma bilgili afet eğitimi, ‘korku temelli öğretim’ yerine ‘öğrenilmiş güven’i hedeflemeli; bireylerin sadece ne yapacaklarını değil, yapabileceklerine olan inançlarını da desteklemelidir” dedi.
Prof. Dr. Şimşek, travma bilgili afet eğitiminin bilgi, beceri ve kontrol kazandırmayı amaçladığını belirterek “Eğitim sırasında tetikleyici uyaranlardan, tehdit edici dilden ve yeniden yaşantılama riski taşıyan uygulamalardan uzak durmak büyük önem taşıyor. Nitel çalışmalar, afet sahasında görev yapan personel ile hizmet alan bireylerin yeniden travmatizasyona açık olduğunu gösteriyor. Bu nedenle eğitimlerin yeniden travmatizasyona yol açabilecek durumlar gözetilerek konunun uzmanı kişiler tarafından kültürel olarak duyarlı bir şekilde yürütülmesi gerekiyor” dedi.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı